Ana sayfa » İnsan Kaynakları Zirvesi 2016 – Akılcı Sadelik, Genel Bakış

İnsan Kaynakları Zirvesi 2016 – Akılcı Sadelik, Genel Bakış

by salihkus

Merhaba arkadaşlar. Geçtiğimiz iki gün boyunca İstanbul’da uzun süredir katılmayı beklediğim bir konferans vardı; İnsan Kaynakları Zirvesi. Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin katılımı ve dünyanın önde gelen İK uzmanlarının paylaşımlarıyla gerçekleşen konferans da bir öğrenci olarak sayısız şey öğrendim. Zaten İş başvurusunda dahi bulunmaya korkacağım (ki bu korku beni de, aynen sizler gibi asla durdurmaz) şirketlerin İK uzmanları, yöneticileri, kıdemli şefleri gelip de bir şeyler öğreniyor ise benim ne haddime bir şeyler öğrenmemek.

Zirve iki gün sürdü. Sizlere kısaca neler gördüğümü, neler öğrendiğimi ve neden yeniden gitmek istediğimi anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle içeri girdiğinizde (fuar alanına) karşınıza çıkan manzara etkileyiciydi. Her yanda başka bir stant, her yanda başka bir kurum sağladıkları hizmeti size tanıtmak için bekliyor, etrafta sabah mahmutluğumuzu atabilmemi için çay ve kahve ikramları bizleri bekliyor.

Sabah gittiğim gibi yaka kartımı çıkarttım ve direk olarak ana salona ilerledim. Ana oturumlar başlamak üzereydi.

İçeri girdiğimde ilk başta salon küçük görtündü ancak yer bulup oturunca ve oturduğum yer de sahnenin neredeyse önü olunca bu küçüklük hoşuma gitti; gerçekliği kadar büyük diye düşündüm. Ne çok büyük bir alan, ne de küçük; tam kararındaydı. Kendilerinin de belirttiği gibi oturumlar tam da programlanan saatte başladı. Bu durum benim nadir gördüğüm bir olaydır. Söylenilen saatte başlayıp, söylenilen saatte programı bitirdiler. İlk iş olarak müzik ve eğlence ile katılımcılar biraz silkelenip uyandırıldı. Trio Mandili’nin melodileriyle şenlendirdiği bir sabah geçirdik.

Konuşmalar birbiri ardına aktı. Aralarda kahve molalarını, fuar gezme aralarını öylesine güzel yerleştirmişlerdi ki konferansa; insan hepsine yetişebiliyordu. Daha önce katıldığım birçok konferansta fuar alanları gezmek demek, içeride olan ana oturumu kaçırmak demekti. Fuar alanını gezmeyi geçtim; tuvalete gitmek dahi programın  gerisinde kalmayı gerektiriyordu. Fakat burada böyle bir durum yaşamamış olmak, beni hem şaşırttı, hem de sevindirdi. Öğrenci düşünce tarzıyla bakıldığında dopdolu bu demek değildi ancak bu programı yaşayınca dopdolu kelimesinin asıl manasının bu olduğuna karar verdim. Oldukça sade ve akıllıca bir programdı.

Beni en çok etkileyen konuşma Steven D’Souza’nın konuşmasıydı: “Bilmemenin Gücü: Bilinmeyeni Olasılığa Dönüştürmek”. İnsanların bilmiyorum diyerek sahip oldukları gücü ve fırsatları anlattı bizlere. Türk insanı için bilmiyorum diyebilmek oldukça zordur, bizlere basit bir yol tarifi sorulduğunda dahi kesinlikle bir fikrimiz vardır. Yoksa da fikri olacak birisini tanıyoruzdur. Fakat Steven bu konuyu anlatınca fark ettim ki bu durum neredeyse bütün dünyada böyle; bilmiyorum diyebilmek zor iş. Aksi takdirde böyle bir düşünce felsefesiyle dünyada adını duyuramazdı değil mi? O halde bütün dünya bilmiyorum demekten çekiniyor çünkü bunu güçsüzlük olarak görüyor. Steven bize bunun aslında tam tersinin doğru olan olduğunu anlatmaya çalıştı. Ben anladığıma inanıyorum ve çevremdeki insanlar da bence anladı.

Oturma düzeninin bir avantajı olarak etrafımdaki insanları rahatlıkla gözlemleyebildim ve bir gözlem notu olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; çoğu insan bilmiyorum diyebilmenin gücünü arzuluyor ancak dile getirmekten korkuyor. Çünkü özgür değiller, değiliz.

Başka bir konu da fuar alanında tatmin edici bir ilgiye sahip olarak gördüğüm teknoloji standıydı. Önceki gezdim, gördüm, paylaştım yazımda da söylemiştim; VR (Sanal Gerçeklik) dolu etraf. Zirveye gitmeden önce sorsalardı fuar alanında bulmayı en son beklediklerim arasında olurdu ancak gittiğimde gayet de profesyonelce hazırlanmış bir stant orada duruyordu. Hemen denedim tabi ki. Hareket algılama sensörleri ile zenginleştirilmiş bir ortamda gözüme ve kulağıma takılan cihazlar haricinde bir de elime bir sopa verildi. Görüntüde elimdeki şey baltaydı. Tasarımları da oldukça güzeldi. Önceki VR deneyimimden bu yana fazla vakit geçmemiş olmasına rağmen büyük bir fark gördüm.

İşin ilginç olan kısmı ise bu teknolojinin kurumların eğitimlerinde kullanılıyor oluşu. Kendi adıma Türkiye’de bu vizyonda bir kurum olabileceğini düşünmüyordum ancak oradaki beyin dediğine göre Türkiye’de ve yurt dışında müşterileri varmış. Bu durum beni gerçekten oldukça şaşırttı.

Bütün bunların yanında farklı insanlarla tanışma fırsatı buluyorsunuz. İşin güzel kısmı insanlar sizin seviyenizde değiller; çoktan iş hayatına girip basamakları tırmanmaya başlamışlar hatta böyle bir zirveye gönderilecek kadar kıdem kazanmışlar. Onlardan öğrenebileceğiniz çok fazla şey var ve öyle bir ortamda direk etkileşimde bulunuyorlar. Başka zamanlarda olsa ulaşabilmek için onlarca insandan geçmemiz gereken kişiler orada direk karşımızda. Bu durum aynen onlar için de geçerli; kendi sektörlerinden diğer kişileri rahatlıkla görüp, tanıyıp, iletişime girebiliyorlar.

Bu sayede sektör kendi içerisinde etkileşime geçiyor ve beraberce yenilenmeye, gelişmeye başlıyor.

İki gün benim için oldukça etkileyiciydi. Sonraki yıl yeniden katılabilirsem şayet, kesinlikle katılacağım. İnsan kaynakları adına yeni trendleri görmek, öğrenmek ve bildiklerini paylaşmak adına böyle etkileşimler önemli. Çoklu oturumlar sayesinde kişiler daha az dinleyicinin var olduğu ve ilgi duydukları konuların anlatıldığı konuşmalara katılabiliyorlar. Konuşmacılar cana yakın insanlar ve yerli ya da yabancı fark etmeksizin sizinle iletişime geçebiliyor hatta siz onlarla konuşunca mutlu oluyorlar.

Şansınız var ise denemenizi kesinlikle tavsiye ettiğim türde bir zirvedir(Tabi ki İK alanına ilgi duyuyorsanız.) Ve yanlış hatırlamıyorsam 15. yıllarıymış bu. Tekrar organizasyon ekibine teşekkür ederim. Zirveden aldığım notlar ve hatırladıklarım ile beraber bir yazı daha yazacağım kısa sürede; “Konuşmalardan Kısa Notlar” diye. Orada dinlediğim konuşmacılardan birer paragraf 3-5 satır olarak bahsedeceğim.

Zirve genel hatlarıyla bu kadardı. Bana çok fazla şey kattı. Umarım satırlarım da sizlere bir şeyler katabilmiştir. Keyifli yaşamlar.

Bunlara da bakabilirsiniz