Yapay zeka (YZ) teknolojileri, son yıllarda inanılmaz bir hızla gelişiyor. Otomasyon, makine öğrenmesi ve veri analitiği gibi alanlarda yapay zeka büyük başarılar elde etti. Hayatımıza Büyük Dil Modellerinin (LLM) girmesi adeta bir milat oldu. Günden güne birçok mesleğin büyük çoğunluğunu ele geçirirken bu dalganın en son uğrayacağı konular üzerine biraz düşündüm: gözlem.
İnsanın doğuştan sahip olduğu ve günlük yaşamda farkında bile olmadan sürekli kullandığı bir yetenek var: gözlem yapmak. Gözlem, sadece bir şeyleri izlemekle sınırlı değildir; insan gözlemi, algılama, anlama, duygular ve tecrübelerle harmanlanmış bir süreçtir. Peki, yapay zeka bu karmaşık davranışı tam anlamıyla öğrenebilir mi?
Bu yazıda, yapay zekanın gözlem yetisini öğrenme sürecindeki zorluklarına ve insan gözleminin derinliğine odaklanacağız.
Gözlem Nedir ve Neden İnsana Özgü?
Gözlem yapmak, çevremizde olup biten olayları sadece görmek değil, aynı zamanda onları anlamak, yorumlamak ve tecrübelerimiz doğrultusunda çıkarımlar yapmaktır. İnsanlar, gözlem yeteneği sayesinde yalnızca fiziksel objeleri değil, aynı zamanda duygusal durumları, ilişkileri ve bağlamları da algılayabilir. Gözlem, sanatsal yaratıcılıktan,
yazarlığa kadar birçok farklı alanda insanın en güçlü araçlarından biridir. Bir yazar, etrafındaki dünyayı gözlemleyerek karakterlerini, olay örgüsünü ve hatta atmosferi şekillendirir. Örneğin, Gözlem – Hiç Bir Fikir Yoktur Ki Doğada Benzeri Olmasın başlıklı yazımda gözlemin yaratıcı gücüne değinmiştim.
Bu yazımda da gözlemin bir kurgu oluşturma sürecinde nasıl hayati bir rol oynadığını vurgulamıştım. İnsan gözlemi, sadece duyusal verilerle değil, tecrübeyle harmanlanmış bağlamsal anlamlar üretir. Çoğu zaman yapılan gözlem, gözlemci tarafından bile zor anlaşılır. Görürsünüz, zihninizde bir çapa oluşturursunuz ve günler sonra bir fikirle ortaya çıkarsınız. İşte yapay zekanın zorlandığı yer de burasıdır: Bağlamı anlamak ve soyut çıkarımlar yapmak.
Yapay Zeka ve Algoritmalar: Gözlem ile Farkı
Yapay zeka algoritmaları büyük miktarda veri üzerinde çalışarak belirli sonuçlara ulaşıyor. Ancak, gözlem dediğimiz süreç, bu verilerin ötesine geçer. Yeni doğan bir bebek bile elindeki minimum bilgi ile büyük gözlemler yapabiliyor.
Algoritmalar, gördükleri veriler üzerinden tahmin yapabilme kabiliyeti geliştirdi; insan ise yalnızca gördüğü veriye değil, hissettiği, düşündüğü ve deneyimlediği şeylere de dayanarak gözlem yapar. Yapay zekanın bu anlamda zorlandığı noktalardan biri, duyguları ve bağlamları anlamada sınırlı kalmasıdır. Yapay zeka koklayamaz, ortamdaki gerginliği bir insan gibi hissedemez.
Bir örnek vermek gerekirse, yapay zeka bir kişinin yüz ifadesinden mutlu olduğunu anlar, çünkü bu veri eğitim setlerinde tanımlanmıştır. Ancak, bir kişinin gözlerinden yorgunluk, bakıştan endişe ya da şüphe gibi daha derin duygusal durumları anlaması çok daha karmaşıktır. İnsanın gözlemleri genellikle bu tarz soyut ve bağlamsal yorumlamalarla şekillenir.
Gözlem ve Yaratıcılık
Gözlem, insan yaratıcılığının temel taşlarından biridir. Yazarlık, sanat, bilim veya herhangi bir yaratıcı süreç, gözlem yeteneği sayesinde gelişir. Gözlem yeteneği, yazarlara karakter yaratma, olay örgüsü kurma ve atmosfer oluşturma konusunda önemli avantajlar sağlar. Yaratıcı insanlar, çevrelerini gözlemleyerek düşünce dünyalarını genişletir ve yeni eserler ortaya çıkarır.
Gözlem yaparak dünyayı farklı bir açıdan görmek ve bu yeni bakış açısını yazıya dökmek, yaratıcılığı artıran bir süreçtir.
Yapay zeka ise bu anlamda daha mekanik çalışır. Veriye dayalı modelleri kullanarak yeni içerikler üretebilir. Ancak bu süreç genellikle yaratıcılık açısından sınırlıdır. Bir yapay zeka yaratıcı yazılar yazmaya çalışırken dahi, insanın gözlemlerine dayalı olan karmaşık ve soyut detayları aktarmakta zorlanır.
Yapay Zeka Gözlemi Ne Zaman Başarabilir?
Peki yapay zeka gözlem yapma becerisini geliştirebilir mi? Elbette bu konuda ilerleme kaydediliyor. Özellikle derin öğrenme ve sinir ağları gibi teknolojiler sayesinde yapay zeka giderek daha yetenekli hale geliyor. Fakat yapay zekanın gözlem yapma becerisini tam anlamıyla öğrenmesi için sadece veriyi anlaması değil, aynı zamanda o
veriyle ilişkilendirilen duygusal ve bağlamsal bilgileri de kavrayabilmesi gerekiyor. Bu süreç, insanın gözlem yaparken kullanmış olduğu tecrübeyi ve sezgiyi de içerir.
Bir başka deyişle, yapay zekanın gözlem yapma yeteneği, insanların tecrübelerinin oluşturduğu çıkarımlar ve soyutlamalarla henüz eşleşmiyor. Yapay zeka için gözlem, belirli kalıpları tanımakla sınırlı kalırken, insan gözlemi daha geniş bir bağlamı içerir. İleride yapay zekanın bu alanda daha da gelişmesi muhtemeldir, ancak bu
süreç yavaş ilerleyecektir.
En yakın gelişme olarak OpenAI’ın yeni duyurduğu GPT o1′e bakabilirsiniz. Artık akıl yürütme aşamalarını bizimle paylaşarak ilerleyecek. Siz cevap beklerken de “analiz ediliyor” gibi bir cümle yerine “düşünüyor” kelimesini daha sık görüyoruz.
Sonuç: İnsan Gözleminin Değeri
Yapay zeka ne kadar gelişirse gelişsin, insan gözleminin sahip olduğu derinliği ve nüansları anlamak için kat etmesi gereken uzun bir yol var. Gözlem yapmak, yalnızca bilgi toplamak değil, bu bilgiyi tecrübeler, duygular ve bağlamlarla harmanlayarak anlamlandırmaktır. Bu sebeple, yapay zekanın gözlem yeteneği, insan gözlemi ile
kıyaslandığında hala çok geride kalmaktadır.
İnsanlar gözlem yaparken sadece ne gördüklerini değil, gördüklerinin arkasındaki hikayeleri de fark eder. Yapay zekanın bu karmaşık davranışı öğrenmesi, teknoloji için yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Ancak bu sürecin, insan tecrübesi ve duygusal anlayışın derinliği nedeniyle uzun süreceğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak, yapay zeka gözlem yapmayı öğrendiğinde bile, insan gözleminin yaratıcı süreçlerdeki etkisini tam anlamıyla kopyalaması çok zor olacaktır.
Keyifli yaşamlar.