“Buradan bir öğrenci, abi.”
“Öğrenciyiz abi, biraz daha indirim yapsanız olmaz mı?”
“Abi zaten çok da sağlam dolap değil, on lira daha indirirsin ya,”
“Öğrenciyiz abla, evi soracaktık. Anladım, teşekkürler abla,”
…
Bu cümleleri, kelimeleri yani kısacası bu diyalogları eminim hepimiz az çok biliyoruzdur. Günlük yaşantımızda da sürekli başımıza gelen durumlardır bunlar. Belki bu diyaloglarda cümlelerin söylendiği kişiyiz, belki de o cümleyi söyleyen, belki de sadece şahit olan tarafız. Ben bu durumun “öğrenci” tarafındayım. Uzun yıllardır bu noktada kaldım, dolmuşlarda, otobüslerde hep öğrenci alır mısınız, dedim. Bazen ne öğrencisi dediler bazen de ses seda çıkartmadan devam ettiler. Kimileri de öğrenci insanla sohbet etmek isteyip, nerede öğrencisin diyerek bir sohbet başlattı. Ve işin ilginç yanı bütün bu olayların aynı dolmuş hattı üzerinde, farklı insanlarla yaşandığını da söyleyebilirim.
Yani birisi bizde öğrenci yok derken, diğeri neyse deyip geçiyor, bir diğeri ise mutlu olup sohbet etmek istiyor. Bu durum bana her zaman çok ters gelmiştir. Tersliği size benim sürekli olarak yaşadığım bir örnek ile anlatmak istiyorum. Olaydaki paradoksu, tezatlığı net bir şekilde gösterebilecek bir örnek.
Anne tarafından olan dedem zamanında iyi işçilik yapmış, az çok bir şeyler kazanmış ve klasik Türk insanı mantığı ile toprağa, eve yatırım yapmış. Çünkü karlı olabilecek tel şey(!) topraktır. Gel zaman git zaman ev sayısını kendi ve çocuk sayısına göre ayarlamış ve bir tane de fazladan kalmış. Zaman zaman kiracı alınmış, bazen boş kalmış öyle geçinip gitmişler.
Şimdilerde Allah Rahmet Eylesin, vefat etti. Ondan bir süre öncesinde de rahatsızdı ve ananem ilgilenirdi kiracı, tadilat ve saire işlerle. Ben de küçükken anlamazdım elbet, ancak kiracı seçenekleri arasında kesinlikle öğrenci olmamasına özen gösterilirdi. Benim de yaş ilerleyip, üniversite filan olunca sordum, neden öğrenci adam olmasın, dedim.
“Eve iyi bakmaz, kırar döker,” dediler.
Neymiş mantık, aile olmadığı için geçici olacakmış, o yüzden özenli bakmayacakmış. Bu yüzden de hiç bir öğrenciye şans vermeksizin, sürekli o seçeneği göz ardı ettiler. Zaman geçti benim üniversitede ilk yılım bitti, yurttan çıkıp ev, apart filan bakacağım. Ev bakıyorum, çoğu ananemin mantığında; öğrenci mi, biz aile bakıyorduk. Apart bakıyorum, şu kadar para, bu kadar para; normal evin iki katı kadar.
Uzun uzun aramalar mı yapmadık arkadaşımla, emlakçılar, sokaklar mı gezmedik. Hatta net hatırlıyorum bir gün bisiklet kiralayıp geldik de sokak sokak gezdik, acaba emlakçı olmadan bulabilir miyiz diye ama nafile. Sonunda kiraladık, yaz tatili oldu memleketlere gittik. Ne yaptın, ne ettin, ayarladın mı evi diye sohbet ediyoruz. Sohbette kiraladığımız evin kirasını söyleyince ananemden sürekli duyduğum bir cümle duydum, her zaman söylerdi ancak ilk defa böylesine bir tezat dolu gelmişti kulağıma;
“Öğrenciyiz diyeydiniz, biraz indirim yapsaydı ya,” dedi.
Kendi evini öğrenciye kiralamayı aklının ucundan bile geçirmeyen kadın kalkmış bana indirim yaptırtsaydın ya dedi. Tutamadım kendimi hemen laf söyledim bende, en azından sizin gibi değil adamlar, soysalar(!) da ev veriyorlar öğrenciye. Fakat cevaplar da hazır; o başka, bu başka.
İşin özü bu yani. Anlatmak istediğim tezatlık ve paradoks diye nitelendirdiğim olay bu. Bu sadece benim ananem değil, hemen hemen her insanın gösterdiği bir tavır. Herkes kendi ailesinden olan öğrenciye insanların kolaylık sağlamasını, indirim yapmasını hatta harçlık vermesini istiyor. Ancak hiç kimse kalkıp da sormuyor ki sen hangi tanımadığın öğrenciye yardım ettin? Yardımı geçtim malını parasıyla kiraladın? Yok.
Herkes kendi öğrencisine öğrenci indirimi isterken kimse başkasının öğrencisine öğrenci indirimi yapmak istemiyor. Ama anlamak istemiyoruz ki öğrenciler hepimizin öğrencisi, çocuklar hepimizin çocuğu. Oluşturacakları ülke, dünya hepimizin.
Özellikle üniversitede ikinci el eşya satan insanlar, ev sahipleri, apart sahipleri bu işleri öylesine kendi lehlerine kullanıyorlar ki, gelecekte o mesleklerden birisini yapabilirim. Kimse evini kiraya vermek istemeyince insan kalkıyor bir apart yapıyor ve iki fatura dahil diye normal evin iki katı para alıyor. Çünkü biliyor ki ailesi çocuğunu okutabilmek için o parayı gönderecek. İnanıyor ki her öğrenci zengin, paralı. Ancak değil. Yüzlerce, binlerce öğrenci sadece bu tür piyasalar yüzünden adam akıllı okuyamıyor. Fakat herkesin ailesi öğrencilere indirim yapmasını istiyor; kendileri yapmasalar da.
Bunu zıttı durumlar da mevcut elbet ancak anlatmaya çalıştığım gibi olayların daha çok olduğunu düşünmekteyim. En azından yaşadıklarımın bu yönde olduğuna inanıyorum. Ve bu öğrencilerde okuma şevkini kırmaktan başka bir işe yaramıyor. İstanbul’daki bir ev ile Denizli’deki daha küçük bir evin kirası aynı ise, Denizli’deki evde öğrenci vardır. Hatta işi abartıp Denizli’deki iki farklı evin -hemen hemen aynı evler olduğunu var sayarsak- kiraları farklıysa, kirası yüksek olanda erkekler oturuyordur.
Söylediğim durumları çevrenizde illa ki gördüğünüze inanıyorum. Ne kadar etkili olur bilmiyorum ancak bu yazıyı okuyandan ricam şudur ki, şuan bir mağdur iseniz, gelecekte “bize de böyle yaptılar,” demeyin; yapılanın ardından hissettiklerinizi de hatırlayın, “bize böyle yaptılar, zorlandık, okuma isteğimizi sömürler, siz rahat rahat okuyun” diyin. Vardır elbet evi kötü kullanacak öğrenci ancak kullanmayacak öğrenci de var. O öğrenciler okudukça sizlerin çocukları, torunları daha güzel bir dünyaya merhaba diyecek.
Kişi kendi yaptığını başkasından beklemeli, öyle yapılması en güzelidir.
Keyifli hayatlar,