Muhtemelen hepinizin üyeliğinin olduğu o meşhur uygulamaya gidin ve arama kısmına The Playlist yazıp dizinin müzik listesini açın. Ben Spotify dizisi incelemesini yazarken öyle yaptım.
13 Ekim 2022 tarihinde Netflix üzerinden yayınlanan, orijinal adıyla The Playlist; namı diğer Spotify Dizisi gerek film müzikleriyle gerekse çekim ve hikayeyi ele alış biçimiyle farkını ortaya koyuyor. 6 bölümden oluşan belgesel tadındaki bu kısa dizi bize sadece Spotify’in eş kurucusu Daniel Ek’in hikayesini anlatmıyor. Bir girişimi (start-up’ı) oluşturan her öğenin hikayesini bağımsız olarak aktarıyor.
Başlangıçta söylemeden geçemeyeceğim. Dizinin büyük kısmı İsveç’te geçiyor olmasına rağmen ya hiç kar görmedik ya da çok az gördük. Yılın büyük kısmında karlar altında olan bir ülke için gerçekçi olmamış diyebilirim.
The Playlist Bölümleri Neden Farklı Hikaye Anlatıyor
İlk bölümü izlediğinizde bir şeylerin fazla hızlı ilerlediğini düşünebilirsiniz. Bu gayet normal, çünkü öyle oluyor. Dizi her bölümde Spotify’ı yeniden kuruyor. Bu sebeple ilk bölümde Daniel Ek gözünden kurucunun geçmişini, kısmi aile yapısını, iş dünyasındaki hırsını ve yenilik arayışını görüyoruz.
İşi bırakıp, kendi başına mini bir girişim kurmaya çalışan Daniel, uzun süren, sancılı sayılabilecek bir süreç sonunda tam olarak ne olduğunu bize anlatmadıkları bir program yapıyor. Kabaca kişiselleştirilmiş reklamları iyileştiren bir uygulama diyebiliriz. Bunu on milyona (dizide Euro ya da İsveç Kronu olup olmadığı belirtilmiyor) satıyor ve mükemmel bir hayata geçiş yapabilecekken yeni bir fikirler arıyor, daha büyük bir proje.
Dizinin en başından itibaren gözümüze sokulan Pirate Bay -İnternet üzerinden tamamen ücretsiz müzik indirmeye yarayan bir site- alternatifi olarak Spotify fikrine bir şekilde varıyor. Ortak olarak Martin Lorentzon ile anlaşıyor ve yola çıkıyor.
Fakat her bölümde, neredeyse her olayı farklı bir şekilde görüyoruz. Çünkü dizi yapılırken gerçekten gerçek hikaye yerine, ilgili kişilerin gözünden olaylara odaklanılmış. Yani Spotify için buluşmaları Daniel’e göre ve Martin’e göre farklı şekilde olmuş. Bu sebeple iki versiyon görüyoruz. Keza aynı durum hukuk konusunda, kodlama konusunda ve endüstri konusunda da var.
Bobbi T Gerçek Mi?
Diziyi izledikten sonra birçok insanın ilk sorduğu soru Bobbi T gerçek mi, sorusu.
Bobbi T Daniel Ek’in çocukluk arkadaşı ve müzikle uğraşıyor. Kendisini görünür kılma mücadelesine kısaca değinip, Spotify’ın ona nasıl katkı sağladığını aktarılıyor. Bazı yerlerde girişini gördüğümüz bu karakter aslında gerçek değil. Dizi için tamamen kurgusal olarak oluşturulmuş bir yan rol. Ana hikayede etkisi zaten pek yok. Sadece başta ve sonda kendisini görüyoruz.
Spotify Dizisi Son Bölümde Ne Oluyor
Son bölüm 2025 yılında başlıyor. Bunu görünce acaba yanlış mı yazıldı diye düşünmedim değil. Ancak kurguyu böyle yapmışlar. Bölüm içeriğine fazla girmek istemiyorum ancak bana Spotify dizi ile kısmi bir vicdan rahatlatma paylaşımı yapmış gibi geldi. Bir gerçek var; Spotify pazar payının büyük lokmasını elinde tutuyor. Bununla beraber sanatçılar kendilerine ayırılan paydan memnun değiller. Spotify dizisi bunun sebebi olarak Sony gibi müzik şirketlerini işaret ediyor.
Son bölüm bana Daniel Ek’in sanatçılara daha fazla para ayırmak istediğini hissettirdi. Bu çekim belki bir simülasyondu. Belki de bir alt mesaj fakat olmasa da olurdu diye düşünüyorum.
Dizi Genel Olarak Nasıldı
Dizide İsveç kültürünün bir parçası olan sosyalizm düşüncesini net bir şekilde görebiliyoruz. İnsancıl düşünme çabası ve bireylere verilen haklar, ülkedeki çeşitlilik göze çarpıyor. Fakat İsveçli bir şirketi, İsveçli bir yapım kötü göstermez de tabi ki.
Her karakteri incelerken, karakterin iç dünyasını yansıtan bir çekim stratejisi uygulanmış. Örneğin “The Law”, hukuk kısmında gerçekten de karakterin içinde bulunduğu daralmayı net bir şekilde hissettim. Oldukça etkileyiciydi.
Bununla beraber sadece kişilerin anlattıklarını aktarmış olmaları bazı karakterlerin hikayelerinde açıklar bırakıyor. Örneğin Andreas Ehn, yazılımın başındaki kişinin hikayesinde daha derine inmek isterdim. Aynı şekilde Martin’in şuan ne yaptığına bakmak güzel olabilirdi.
Özetleyecek olursak kötü olmayan ancak muhteşem de olmayan dramatik bir belgesel izledim. Beni başarıya dair yeniden düşündürdü. Sizlere de tavsiye ederim.