Ana sayfa » Başıboşluk Mu, Otonomi Mi?

Başıboşluk Mu, Otonomi Mi?

by salihkus

Merhabalar,

Neredeyse hepimizin içinde geçmişimizden, kültürümüzden ya da benliğimizin derinliklerinden gelen bir güdü vardır; kontrol etme. Kimimiz ufak tefek şeyleri; masasının düzenini, telefonunu kontrol etmek ister, kimimiz de daha büyük şeyleri; ailesini, arkadaşlarını kontrol etmek ister. Fakat bu yazıda çalıştığı ortamı kontrol etmek isteyen yöneticilerden bahsedeceğiz.

Bir işletmede üst kademe bir yöneticisiniz varsayalım. Sorumlu olduğunuz bir saha ekibi, bir ofis ekibi mevcut. Hepsiyle gayet güzel bir şekilde ilgilenip, idare ediyorsunuz. İşler tıkırında. Planladığınız bir dizi firma dışı eğitim, ardından bir yurtdışı toplantısı, sonrasında kısa bir tatil var. Sonraki bir ay içinde toplamda altı – yedi gün işletmede olabildiniz ve mailler ile uğraşmaktan, gelen raporlara bakmaktan ekibinize çok fazla vakit ayırmadınız.

Geçen bir ayın ardından bir süre işletmede kaldınız ancak yine gitmeniz gereken yerler vardı ve sadece kilit kişilerle görüşüp, söylemek istediğiniz şeyleri söylediniz. Başka bir iletişim olmadı.

Ara ara yoğunlukla geçen bir sürenin ardından uzundur sahaya inmediğinizi fark ettiniz ve öğlen yemeğinden önce aşağıya indiniz. Tek başınıza gezmek istediniz. Öncesinden tanıdınız bir adamın yanına yaklaştınız ve ne yaptığını, halini hatırını sordunuz. Ancak gelen cevap sizi oldukça şaşırttı; görevi değişmiş, bir üst kademeye geçmişti. Büyük bir değişiklik değildi ancak yine de artık başka bir iş yapıyordu. Kafanızda düşünceyle yürürken tanımadığınız birisine denk geldiniz. Kısa konuşmayla onun sizi tanıdığını anladınız, yeni başlamış ancak sizin haberiniz yoktu. Neler olduğunu anlamak için amiri sorduğunuzdaysa öğleden sonra geleceğini öğrendiniz.

Hepsinden sonra başka kimseyle görüşmeden yemek yiyip masanıza geçtiniz. Amire de bir mesaj yazdınız; işletmeye geldiğinde yanınıza uğraması için. Bir saat sonra geldi.

İşte bu noktada yöneticiler ikiye ayrılacaktır; gelen amirin yüzünde bir mahcubiyet ifadesi görmeyi bekleyenler ve amirin yüzünde gurur görmeyi bekleyenler.

Nedir bu iki beklenti arasında ki fark? Kısaca her iki beklentinin de konuşmasını canlandırmaya çalışayım sizler için.

Mahcubiyet bekleyen yönetici amiri gördüğü gibi bir açıklama bekleyecektir. Eğer amir de onu tanıyorsa, “Kusura bakmayın, çocuğun okulunda halletmem gereken bir iş vardı, hanım da ilgilenemedi, rahatsız. O sebeple biraz geç kaldım ama işletmede işler aksamadı.” diye bir savunmaya başlayacaktır. Yönetici sırasıyla yeni görevlendirmeler, işe alımlar ve habersiz geç gelmeler ile ilgili bir fırça atıp amiri yerin dibine sokacaktır. Gergin geçen beş, on dakikanın ardından bunun bir daha olmaması gerektiği, oranın yöneticisinin kendisinin olduğu gibi sözler ile onu gönderecektir. Amir de o noktadan sonra atacağı her adımda yöneticisine haber vermesi gerektiğini öğrenecektir.

Gurur görmeyi bekleyen yönetici ise muhtemelen amir gelene kadar normal sıradaki işleriyle rahatlıkla ilgilendikten sonra amir karşısında otururken ona gülümseyerek bakacaktır. Yine, amir yöneticisini tanıyan birisi ise sadece “merhaba,” demekle yetinecek ve bir savunmaya girişmeyecektir. Aksine, yönetici övgüye başlayacaktır. “Bir süredir sahada yoktum ancak işleri ne kadar güzel devam ettirdiğinizi görmek sevindirici; yeni gelenler, gelişim fırsatları muhteşem. Sen işletmede yokken dahi her şeyi nizami yapıyorlar, çok güzel bir sistem kurmuşsun, teşekkürler.” Amir de bu sistemde büyük payın yöneticisinin yaklaşımında olduğunu söyleyerek “Asıl size teşekkürler,” diyecektir.

Eminim okurken kendi çalıştığınız yerlerde yaşadığınız ufak anları anımsadınız. İki beklenti arasındaki temel fark gerçekten de net bir şekilde ortada. Dünya gerçekten tamamen değişiyor. Yıllardır ağızlarımızda dolaştırdığımız globalleşen dünya yok artık; globalleşmiş dünya var. Artık tekleşmiş dünya var, sanallaşan ve birleşen bir dünyaya uyanıyoruz her sabah.

Her nasıl kalbimizin atışını kontrollü bir şekilde yapamıyor ancak vücudumuza onu kontrol etmek konusunda güveniyorsak, çevremize de aynı şekilde güvenmeliyiz. Biz uyurken de çalışacak kalbimiz, aynen işletmenin de çalışacağı gibi. Her şeyi kontrol edemeyişimiz bir başıboşluk değildir; muhteşem bir otonomi ihtiyacının göstergesidir.

Ve bunun farkında olup kabul etmek tekleşen dünyaya ilk adımlardır. Hoş geldiniz.

Keyifli Yaşamlar,

Bunlara da bakabilirsiniz